‘Selülit’ gerçek bir şey değildir. ‘Selülit’ tabiri, kalça ve basen bölgesinde ortaya çıkan çirkin ve itici görünümün tanımlanması için güzellik salonları ve spa merkezleri tarafından uydurulmuştur. Sadece bir sözcüktür.
Pek çok firma ve pazarlamacı “selüliti”, yağ, su ve toksinlerin bacaklarınızda biriken bir bileşimi olduğunu iddia eder. Bu görüş tamamen uydurmadır ve işe yaramayan sahte selülit ürünlerini ve tedavilerini satmak için kullanırlar.
Ne yazık ki, konu selülit olduğunda, pek çok kadın bu konuda yetersiz kalmakta ve kendilerine sunulanlara inanmaktadır. Pek çok kadın yüzlerce hatta binlerce lirasını hiç bir işe yaramayan “selülit tedavilerine” harcar.
Uzmanlar bile bu ‘sözde selülit tedavilerinin’ EN İYİ halinin bile ancak geçici bir çözüm olduğuna hem fikirler. Geçici olarak sağladıkları şey de sorunlu bölgede ki kan akışını artırarak kısa bir süreliğine de olsa cildin bu bölgesinin daha pürüzsüz ve sıkı gözükmesidir.
Gerçekte ise bu uygulamaların hiç birinin selülitlerinizi kalıcı şekilde uzaklaştırmayacağıdır. Fiziksel olarak böyle bir şey mümkün değildir.
Peki, Neden?
Çünkü ortada uzaklaştırılacak bir “toksin” yoktur. Selülit yağının, sıradan yağ ile aynı şey olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Aralarında en ufak bir fark bile yoktur.
Sayısız tıbbi deneme de göstermiştir ki, selülit bildiğimiz yağdan başka bir şey değildir ve bileşiminde herhangi bir “toksin” veya “su birikimi” yoktur ayrıca normal vücut yağıyla ‘selülitin’ sistemimizde ki dolaşımı arasında da hiç bir fark yoktur.
Peki, öyleyse bu selülit görünümüne sebep olan şey nedir?
Derinizin hemen altında yağları ve kasları birbirine bağlayan iplikler halinde bağ dokuları vardır. Yağlar yumuşak oldukları için cildimizi kas dokuları gibi gergin tutmazlar. Aynı zamanda daha fazla yer kaplarlar ve bu durum onların tıpkı yorganınızın çarşafın üzerinden belli olması gibi dışarıya doğru çıkıntılar yapmalarına neden olur.
Selülit kremlerinin formülleri cildinizden içeriye emilecek şekilde tasarlanmamıştır ve emilecek şekilde olmaları da zaten yasal değildir. Peki, öyleyse selülitleri nasıl yok edebilirler? Şimdi problemi anlıyorsunuz değil mi?
Aynı zamanda kadınlar vücut yağlarının büyük bir kısmını deri tabakasının nispeten daha ince olduğu ve bu yüzden portakal kabuğu görünümünün daha çok belirgin hale geldiği kalça, basen ve uyluk bölgelerinde depolamaya yatkındır.
Erkekler ise yağlarını vücutlarının alt kısımları yerine göbek bölgesinde depolar. Erkekler de mide bölgesinin üzeri de farklı dokularla kaplı olduğu için bu çukurlu ve tümsekli yapı belli olmaz.
Gördüğünüz gibi aslında selülit ile sıradan bir yağ dokusu arasında hiç bir fark yoktur. Problemli varsayılan bölgelerde daha belirgin bir halde olmasının nedeni yağların bu bölgede depolanması ve burada ki deri kalınlığın ince olmasıdır.
Maalesef ideal vücut yağı değerlerine sahip kadınlar bile selülit mağduru olabiliyorlar. Bunun nedeni ‘Selülite’ etki eden birden çok unsurun olmasıdır.
Selülitin bundan 30 yıl önce nasıl daha az sorun teşkil ettiğini hiç fark ettiniz mi? Günümüzde selüliti kadınlar için giderek artan bir problem haline getiren sayısız çevresel etmen var. Ancak bu özelliği, Selülite neden olan esas kaynağın belirlenmesine ve daha yolun başındayken önlenmesine de yardımcı oluyor.
Selülitin esas sebepleri şunlardır:
- Genetik faktörler
- Doğru egzersiz eksikliği
- Hormonsal değişimler
- Östrojen hormonunun fazla üretimi
- Hareketsiz bir yaşam
- Yanlış gıdaların aşırı tüketilmesi
Aynı zamanda yaşınız ilerledikçe selülitlerin de daha belirgin bir hale geldiğini bilmeniz gerek… Orası kesin…